Umut Tuzkaya

Uzun ince bir yol..

Programcı Kimdir?

Programın ve programcının ne olduğunu anlatan çok güzel bir yazı. Türkçeye Elife Karaarslan tarafında çevrilmiş. Yazının orijinaline bu adresten ulaşabilirsiniz.

 

 

Programlama Sanatı

Programlama hakkındaki en büyük yanılgılardan biri, programlamanın en baştan beri matematik ve fizik gibi doğası gereği tamamen kesin ve teknik olduğu düşüncesidir. Hesaplama kesindir, ancak programlama değil. İlki bir makine tarafından gerçekleştirilen bir işlemin sonucudur, oysa ikincisi hala insani bir etkinliktir.

Programlamayı öğrenmek, bir sınıfta öğrenilebilecek soyut kavramlar, araçlar ve tekniklere ek olarak çok fazla yaratıcılığa sahip olmayı da gerektirir; tüm bunlar başarılı bir yazılım geliştirici olmak için gerekli olanların sadece küçük bir bölümünü gösterir.

 

 

 

 

Geliştiricilerin hepsi birbirinden farklıdır

İnsan doğası en başından beri nasıl çeşitliliklere sahipse, motivasyonları, amaçları ve aşmaları gereken zorluklar da her zaman çeşitli olacaktır. Ben sadece kendi kişisel deneyimlerim hakkında konuşabilirim ve benim ilgi alanlarımın matematik veya müspet bilimlerle hiç ilgisi yoktu.

Programlamayla ilk kez 13 yaşındayken tanıştım: Okulda, Clipper ile bazı temel şeyleri yapmayı öğrendiğimiz sıradışı bir bilgisayar dersiydi. Öğretmenimiz Word, Excel ve benzeri şeyleri öğretmekten sıkılmıştı. Birkaç satır kod yazarak nasıl işe yarar şeyler yaratabildiğimizi görmek beni mutluluktan havalara uçuran bir deneyim olmuştu.

Ebeveynlerimden birinin sanatçı, diğerinin mühendis olması ve küçük yaşlardan itibaren onların etkisinde kalmam programlamanın her iki dünyanın da en iyi yönlerini birleştirdiğini anlamamı sağlamıştı. Programlama: mantığın üzerine inşa edilen sanat.

Programlama konusundaki temel ve en güçlü motivasyonum o zamandan beri hep kod kullanarak "yoktan" bir şeyler yaratmak, fikirleri hayata geçirebilmek oldu.

Bir Sanat Olarak Programlama

Ben programlamayı bir sanat formu olarak görüyorum, ama bildiğiniz gibi her sanatçı eşsizdir. Ressamlarda da olduğu gibi, sadece varolanı taklit eden, orijinal hiçbir şey üretmeyen birçok programcı var.

Ancak gerçek sanatçılar farklıdır. Onlar yeni şeyler üretir, gelecek için yeni standartlar belirler, mevcut ortamın şartlarını daha iyiye ulaştırmak için değiştirirler. Eleştiriden korkmazlar. Oysa "taklitçiler" "X veya Y kullanılabiliyorken neden yeni bir şey yaratalım?" diyerek gerçek sanatçıları hayal kırıklığına uğratmaya çalışacaklardır.

Çünkü gerçek sanatçılar X ve Y ile tatmin olmazlar. Çünkü deneyimlemek ve yaparken öğrenmek için kendileri denemek isterler. Çünkü yaratmak isterler, kendilerini kodlarla ifade etmek isterler. Dünyayı değiştirecek kadar önemli bir şey olmasa bile, bunu yapmakta özgür oldukları için bu yolu kullanırlar.

En yaratıcı insanlar belirsizliğin gölgesinde çalışmaya istekli olanlardır.” — Creativity, Inc., Ed Catmull

Aynı amaca ulaşmayı hedeflediğini düşünseniz de, başkalarının yaptıklarına saygı duyun. Bu, onların ifade yöntemi. Tekerleği yeniden icat etmeye çalışmıyorlar. Daha iyi bir tekerlek ya da kendi amaçlarına daha uygun çalışan bir tekerlek yaratmak için çabalıyorlar.

Sıra dışı şeyler böyle hayat buluyor.

Sistem

Hani hep derler ya sistem oluşturmalısın, sistem olmadan başarılı olamazsın.

Kendi işimde henüz pazarlama, ik, tahsilat gibi konularda olmasa da müşteri ilişkileri ve teknik destek konularında elimden geldiği kadarıyla sistematik çalışmaya gayret ediyorum.

Evet kesinlikle sistem olmalı ancak sistemi oluşturan insanların sahaya inmesi işi sahada görmesi ve buna göre pratik çözümler üretebilmesi, belki bazen ufak esnemeler yapabilmeleri gerekiyor.

Hatalı sistemle ilgili kısa süre önce başıma gelen 2 olayı anlatmak istiyorum.

 

1. Olay: Hepsiburada.com, Koltuk Başlığı

Geçen sene hepsiburada.com dan ofis için 3 adet yeni çalışma koltuğu almıştım.

Koltuklardan birinin başlığı kırıldı. Üretici firma ile iletişime geçmek istedim ancak internet sitelerinde sadece bir e-posta adresi vardı. Adres ve telefon yoktu. Biraz isteksizce kırılan başlığın fotoğrafını da çekerek e-posta gönderdim.

Ardından Hepsiburada.com un müşteri ilişkileri bölümünden konuyla ilgili irtibata geçtim. Bir kaç gün sonra gelen cevapta koltuğu kargo ile ücretsiz göndermemi, yetkili servise ileteceklerini söylediler.

Küçük bir başlık için koskoca koltuk gidecek, geri gelecek. Frown

Telefonla Hepsiburada müşteri temsilcilerine ulaştım. Sadece parçaya ihtiyacım olduğunu, sadece parçayı göndermemin yeterli olup olmadığını sordum. Bana koltuğu olduğu gibi göndermem gerektiğini söylediler.

Üreticinin ya da servisin telefonunu verirlerse onlarla irtibata geçip bedelini ödeyerek de satın alabileceğimi belirttim ancak sistem gereği bu bilgileri de paylaşamıyorlarmış ve her halükarda koltuğun gönderilmesi gerekiyormuş.

Tam telefonu kapattım ve bu işten istemeyerek de olsa vazgeçmiştim ki tesadüf o sırada kargo görevlisi elinde bir paketle geldi. Paket koltuğu üreten firmadan geliyordu. Paketin içinde kırılan başlık ve firmanın broşürü vardı.

Bir gün sonra da firmadan bir yetkili arayarak sorunumun çözülüp çözülmediği hakkında bilgi aldı.

Hepsiburada.com gerçekten çok büyük bir firma. Kesinlikle iyi bir sistemleri olduğuna eminim.

Ancak benim başlık sorunumu üretici firma onlardan çok daha hızlı sonuçlandırdı. Üstelik ertesi gün telefon açarak sorunumun çözülüp çözülmediğini bizzat sordular.

(Firmanın kataloğunu saklıyorum. Sonraki mobilya alışverişimi kesinlikle onlardan yapacağım.)

 

2. Örnek: Axa Sigorta, Çekici

Aracımla kavşaktan geçerken dikkatsiz bir sürücünün kırmızı ışığı görmemesi nedeniyle kazaya karıştım.

Araç kendi başına hareket edemeyecek durumda olduğu için kasko yapılan firma Axa Sigorta' yı arayarak çekiciye ihtiyacım olduğunu söyledim. Tuşladığım numara yanlışmış. Kapatıp bilmem neyi (numarayı hatırlamıyorum) tuşlamam gerekiyormuş. Siz aktaramaz mısınız dedim hayır deyip telefonu kapattılar.

Tekrar aradım, söyledikleri numarayı tuşladım. Tam anlamadım, sanırım 2 farklı alt sigorta grubu varmış. Bana telefonu kapatıp aynı numarayı yeninden aradıktan sonra o tuşladığım numarayı değil de başka birini aramamı söylediler. Yine aktaramaz mısınız diye sorduğumda hayır deyip telefonu kapattılar.

3. aramada doğru yere ulaştım ve çekici istedim. Adres ve telefon aldılar 45 dk içinde çekici gelecek dediler.

Bana çarpan araç da aynı kasko firmasını kullanıyordu. Telefonda diğer aracın plakasını ve onun da çekilmesi gerektiğini söyledim ancak bunun için yeniden aramam gerektiğini çünkü konuşmaların kayda alınması gerektiğini söylediler.

Tekrar aynı numarayı arayarak telefonu diğer sürücüye verdim ve oda çekici çağırdı. 2 ayrı telefon görüşmesinde her ikimiz de ayrı ayrı kaza yerini tarif ettik.

Yaklaşık 1 saat sonra 2 ayrı çekici de 1 dk arayla geldi. Aralarında konuştular ve bir tanesi gitti.

Tek çekici 2 aracı da çekti. 

Sistemin aynı yere 2 telefon 2 tarif ve 2 çekici göndererek çözmeye çalıştığı sorunu çekici şoförleri aralarında konuşarak tek araçla hallettiler.

Ayrıca ürünü satın alırken tek telefonla her işi bitiren sevgili sigorta şirketi Axa Sigorta, iş çekici göndermeye gelince (yani satın aldığım hizmeti vermesi gerektiği noktada) beni tekrar tekrar aramak zorunda bıraktı.

 

Axa Sigorta da çok büyük firma, aynı noktaya tek çekici gönderecek kadar işleri organize etmek gerçekten de öyle kolay değil ancak en azından telefonla aradığımda müşteri temsilcisi ben sizi tekrar ana menüye yönlendireyim siz şunu tuşlayın diyemez miydi?

Kodları bende..

Yıllar önce bir proje yapmıştık.

Hayvan sever, hayalperest bir arkadaştı.

Facebook gibi ama evcil hayvanların buluştuğu bir site. J

(Onların da böyle şeylere ihtiyacı varmış)

Petsmad.com diye de bir adres almıştık (isim babası benim)

 

Projeyi yapmaya başladık, arkadaş her gün yeni bir fikirle geliyor.

Sonra ödeme geciktirmeye başladı, zaten çoğu parasını da alamadık.

 

Bir keresinde kodları vermeyiz demiştim. Güldü, tamam kodlar sende demişti.

Sonraki konuşmalarda da tartıştığımızda merak etme kodları sende derdi.

 

Uzun zaman geliştirdiğim projelerin kırılmasını, kaçak kullanılmasını engellemek için çözümler üretmeye çalıştım. 

Bunlara harcayacağım zamanı ürün geliştirmeye harcasaydım keşke..

 

Kafa, fikir, geliştirme sende olduktan sonra kod hiç bir şey değil aslında..

 

Yıllar sonra öğreniyor insan.

 

Tüyap Kitap Fuarı

İstanbul'da artık her şeye o kadar para gözüyle bakıyorlar ki, insan keyifle dışarı çıkmaya, dolaşmaya korkuyor.

5 yaşındaki oğlum kitapları çok sever, şimdiden evde küçük ölçekli bir kütüphanesi var.

Her ne kadar kendi kitaplarımı internet sitelerinden alıyor olsam da 5 yaşındaki oğlumu kitap fuarına götürmek istedim.

Hafta sonu eşim oğlum ve ben Tüyap Kitap Fuarı' na gittik. Evimiz Gürpınar'da olduğundan ve toplu taşıma olmadığından fuara kendi arabamızla gitmeyi tercih ettik.

Otopark 15 TL. Neden bu kadar fazla olduğunu sorduğumda 1 saatte kalsanız 1 gün de kalsanız 15 TL cevabını aldım. Kendilerince aslında pahalı değil, tüm gün sadece 15 TL gibi bir mantık çıkartıyorlar. İyi de oraya gelen insan zaten en fazla 3-4 saat kalıp gidiyor.

Giriş kişi başı 5 TL.

Aldığımız kitapların fiyatlarını eve gelince internet sitelerinden araştırdım. İnternet fiyatları fuar satış fiyatının altında ya da aynı.

Aldığımız kitaplar için 150 TL civarı bir para ödedik. Otopark ve giriş parası ile 175 TL eder.

Allahtan evimiz yakın olduğu için bir de üzerine orada yemek yemedik.

Şimdi; Ben fuara geliyorum, Katılımcılardan bir sürü alışveriş yapıyorum. Fuarı düzenleyenler de katılımcılarda çok ciddi ücretler alıyorlar. 

Ben müşteriyim, Hem alışveriş yapıyorum, giriş için para ödüyorum, hem de üzerine fahiş otopark, yemek parası ödemek zorundayım.

Neden?

Alışverişi internetten yapmış olsaydım en az 30-35 lira param cebimde kalacaktı.

Şu İstanbul'da bir yerlere gitmek istediğimizde hep çarpılma, kazıklanma korkusu mu olmak zorunda?

 

Harika patron olmanın 10 yolu

Capital dergisinde okuduğum kısa bir yazı, çok güzel özetlenmiş.

Harika bir patron olmanın 10 yolu
Harika patron olmanın yolları...


1. Çalışanlarınıza adil, istikrarlı ve arkadaşça davranın ama onlarla arkadaş olmayın Siz patronsunuz, yakın bir kişisel arkadaş ya da dert ortağı değilsiniz. Yanında çalıştığınız arkadaşlarınızla dost olmanız gerekmiyor. Çalışanınız ya da siz kariyerinizin ilerleyen zamanlarında arkadaş olabilirsiniz.
2. Beklediğinizi değil kontrol ettiğinizi alırsınız Örneğin, ofis çalışanlarınızdan işten çıkarken kahve makinesini kapatmalarını beklerseniz, onlar bunu yapabilir de yapmayabilir de… Ama eğer kahve makinesinin kimin kapattığı ya da ofisten en son kimin çıktığını gösteren imzalı bir kağıt isterseniz, o zaman makineyi kapatacaklardır. 
3. Başarılı bir çalışanınızın performansı aniden ya da zaman içinde giderek düşüyorsa bunlara dikkat edin Çalışanınız, ailesinde ya da kendi hayatında yaşadığı boşanma, hastalık, içki, uyuşturucu, kumar veya depresyon gibi bir sorundan olumsuz etkileniyor olabilir. Bu gibi tehlikeli durumlara giren, kariyerini berbat eden çok sayıda yetenekli yönetici adayı tanıdım. O nedenle bazı şirketler, çalışanlarının bu tür risklerini öngörmek için düzenli testler bile istiyor. 
4. Vasat insanların şirketinize girmesine izin vermeyin Vasatlık bir kanser gibidir. Vasat olma durumu, herkesin performans seviyesini düşürür. Vasat çalışanları hoş karşılamak, şirket içinde patronun saygınlığını da azaltır. Vasatlık şeytan gibidir. Çok sayıda şirket, sadece vasat oldukları, bunu yenemedikleri için battı ya da pazar payı kaybetti. 
5. Sadece en iyileri işe alın Yöneticilerinizin de en iyileri işe almasını sağlayın. En iyiler, en iyilerle çalışır. En iyileri almak yerine, “bununla idare ederiz” yaklaşımını benimseyen, “vasat tutkunu” yöneticilere karşı uyanık olun. 
6. İşe alımda acele etmeyin İhtiyaç duyulan pozisyon için en iyi insanı seçmek istiyorsanız zamanı iyi kullanın, işleri aceleye getirmeyin. Bütün seçenekleri değerlendirin, adaylarla ilgili bilgi alın. Gerekirse birden fazla mülakat gerçekleştirin. İşe alımda yapılan hatalar, bir işletmeye tahmin edilemez ölçülerde pahalıya mal olabilir. 
7. Hemen işten çıkarın Eğer kesin olarak işe alımda bir hata yaptığınızı düşünüyorsanız, söz konusu kişiyi anında işten çıkarın. Yönetimde almak kadar, çıkarmak da doğaldır. Unutmayın, çok sayıda şirketin başarısının arkasında, doğru insanları otobüse almanın yanısıra, yanlışları o otobüsten indirmek vardır. Eğer o kişinin işte kalmasına izin verirseniz, problemlerin de büyümesine izin vermiş olursunuz. Endişelenmeyin, oyalanmayın, sonraya bırakmayın! Zaten bu durumda sadece siz değil, hemen hemen tüm çalışanlar o kişinin başka bir yerde çalışması gerektiğinin farkına varır. 
8. Her gün sadece 15 dakikanızı birine bir şeyler öğretmeye ayırın CEO’lar ya da patronların bir bölümü şirketten, çalışanlardan uzak bir hayat sürmeyi tercih eder. Bazıları “izole” edilmiş odalarda çalışır, yemek için bile aşağı katlara inmez. Oysa çalışanlara, yaptıkları işi daha iyi nasıl yapacaklarını göstermek, tüm organizasyonda motivasyonu artırmakla kalmayıp verimliliği de doğrudan artıracaktır. Özellikle satış bölümündekileri satışın temelleri konusunda sürekli eğitmek asla bitmeyen bir eğitim yolculuğu olmalı. Satışçıları, kârlılığı nasıl artıracaklarına ilişkin eğitmek, eğitim yatırımlarının geri dönüşü konusunda en iyi sonuçlara ulaşılmasını sağlar. Üretimdekileri, daha az zamanda sıfır hatayla üretim yapma konusunda eğitmek ise stratejik bir avantaj elde edilmesini mümkün kılar. 
9. Şirket içi satış toplantılarını her gün 5 dakika içinde gerçekleştirin Toplantıları kişisel olarak telefonda, e-mail’le ya da online gerçekleştirebilirsiniz. Günlük satış toplantıları, en kârlı müşteriyi yakalamak ve onu elinde tutmak gibi bir işletmenin en önemli konularında organizasyonun hedeflere odaklanmasına yardımcı olur. 
10. Kelimeler ucuz günahlar ise çekicidir Sadece konuşmayın, bir şeyler yapın. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar irdelemeyin. Harekete geçin. Vaaz vermeyin, örnekler ortaya koyarak motive edin. Eğer bir şey yapacağınızı söylüyorsanız, onu mutlaka yapın. 

Türkcell Mobil Santral Nedir? Ne değildir?

Müşterilerimizin, ofis telefonlarımızın çok fazla meşgul çalması konusunda şikayet etmeleri üzerine artık yeni bir çözüm bulma zamanı geldiğini düşündüm. Mevcut santralimize bağlı sabit hatların sayısını artırıp pbx özelliği alabilirdik ancak bu hem pahalı hem de yaptığımız iş nedeniyle, geç saatlerde ofis dışındayken bize ulaşmak isteyen müşterilerimizin sorununu çözmüyordu.

Ofis dışındayken de ulaşabilmek adına sanal santral hizmeti almak, kendi bünyemizde sanal santral kurmak gibi bir kaç seçenek üzerinde düşünürken Turkcell' in Mobil Santral hizmeti olduğunu öğrendim.

Burayı tıklayarak Turkcell' in ilgili hizmet sayfasına ulaşabilirsiniz

Öncelikle Turkcell Mobil Santral almaya çalışırken öğrendim ki Turkcell' in kendi personeli dahi bu konuyu iyi bilmiyor.

(Bu yazıyı okuyan Turkcell çalışanı iseniz bak bize çamur atmış diye düşünmeden önce bir zahmet "hizmet kalitesinin artırılması için" kaydedilen konuşmalarımızı dinleyin, haklı olduğunu anlarsınız.)

Öncelikle ofisime gelen ve böyle bir hizmet olmadığını söyleyen kurumsal müşteri temsilcisine uzun uğraşlar sonucu ne istediğimi anlatabildim. Merkezle bir kaç telefon görüşmesi yaptıktan sonra evet böyle bir hizmetimiz var dedikten sonra sözleşme için tekrar geleceğini söyleyerek ayrıldı.

Ertesi gün elinde bir dolu evrak ile geldi.

Tarifeleri seçerken 3 hat için müşteri temsilcisinin bizim için en uygun olduğunu söylediği esnaf tarifelerini seçtik, imzalarımızı attık. Toplamda 4 telefon hattımızı Turkell kurumsal a geçirdik. Tabii bunu yaparken son anda fark ettim ki imzaladıklarım arasında 12 aylık taahhütler de varmış. Ben santralime kavuşacağım beklentisiyle konuyu çok önemsemedim.

Bundan sonraki 1 hafta defalarca 532 yi arayarak derdimi anlatmaya çalışarak geçti.

Bir ara Mobil santral arayüzüne (mobil santral yönetimi yönetimi için bir arayüze girmek gerekiyor) girebildim, ertesi gün o da çalışmadı. Uzun telefon görüşmelerinden sonra anladık ki ofise gelen müşteri temsilcisinin bize 12 ay taahhütlü imzalatarak seçtiği esnaf paketi mobil santralde kullanılamıyormuş. Mobil santral için şirket içi bilmem ne paketlerinden almamız gerekiyormuş. Ancak 4 telefon hattı için de söyledikleri paketlerden birini seçmemiz halinde ya telefon maliyetimiz oldukça artacaktı ya da dışarıyı hiç arayamayacaktık.

Mobil santralden vazgeçmiş sadece bize verilen hatları kullanıyorduk. Ancak mobil santral hattını kapatmak için başvurdum. Bir süre sonra beni Turkcell den arayıp neden kapatmak istediğimi sordular. Durumu izah ettikten sonra da istersem konuya vakıf bir müşteri temsilcisi göndereceklerini onun sorunu çözeceğini belittiler. Maalesef kabul ettim.

Bir kaç gün sonra gelen arkadaş bana mobil santralin nimetlerini ballandıra ballandıra anlattı. Ancak mevcut hatlarımızla bunu kullanamıyorduk. Çözüm olarak bize 3 yeni hat verdi. 24 ay taahhütlü aylık yaklaşık 90 liradan 3 hat aldık. Sonuçta mobil santralimize kavuşacaktık, ofis hatlarımızı sınırlar bunları kullanırız diye düşündüm.

Yine bir sürü sözleşmeler imzalandı. Ertesi gün 3 telefon hattı da görüşmeye açıldı.

Yalnız bir sorun var bizim mobil santral yine çalışmıyor.

Sonraki 15 gün boyunca yaptığım 10 larca telefon görüşmesi neticesinde mobil santral aboneliğimizi açtırabildik.

Evet artık mobil santrali kullanabiliriz. Tabii önce santral arayüzüne girip ayarlamak gerekiyor. Bir hevesle arayüze girdim. O da ne! Mobil santralde sadece bir numara tanımlı yeni aldığımız 3 hat yok.

Ben müşteri temsilcimi arıyorum. Müşteri temsilcim saha görevlisini arıyor. Saha görevlisi Turkcell destek birimin arıyor. Destek birimi beni arıyor ve bu hatlarınız mobil santrale tanımlı değil, müşteri temsilcinizle görüşüp bunu açtırmalısınız diyor.

Sonra ben tekrar müşteri temsilcimi arıyorum, o tekrar saha görevlisini o da tekrar Turkcell destek birimini arıyor. Destek birimi beni tekrar arayıp bu hatlar santrale tanımlı değil, müşteri temsilcinizle görüşmeniz gerekiyor diyor.

İnanın bu şekilde tam 4-5 defa aynı çemberde döndük durduk. 

Bir 15 gün daha geçtikten sonra nihayet destek biriminden görüştüğüm bir arkadaş ben numaralarınızı tanımlayayım dedi ve 2 dk içinde halletti. Bu kadar basit bir şey için tam 15 gün bekledim.

Toplamda 1 ay geçmişti ve ben nihayet mobil santralimi kullanabilecektim.

Öncelikle mobil santral arayüzü chrome da çalışmıyor, giriş yaptıktan sonra sadece boş bir sayfa geliyor.

 

Neyse iexplorer ile giriş yaptık.

Karşımıza şöyle bir ekran geldi

 

Artık giriş de yapabildiğimize göre mobil santral özelliklerine geçebiliriz.

KURUMSAL AYARLAR / Gece Modu

Öncelikle soldaki menüden kurumsal ayarlara girip gece modu özelliğini aktif etmek istedim.

Ufak bir sorun var. Biz sabah 09:00-19:00 arası ofisteyiz. 19:00 dan 23:00 e kadar teknik destek hattımız kapalı. 23:00-01:30 arası yeniden açılıyor.

Mobil santralde böyle bir gece modu tanımı yapmak maalesef mümkün değil. Olsun, bizim çalışma saatlerimiz biraz özel, bunu düşünememiş olabilirler. Ne yapalım 19:00 dan sonra da telefonlarımız açık olur, ne de olsa mobil santralimiz olacak, müşterilerimiz istedikleri an ulaşacaklar. :)

 

KURUMSAL AYARLAR / Seçenekler

Menüden Seçenekler i seçtiğimizde dışarıya yapılan aramalarda şirket numarası mı yoksa personelin aradığı cep numarası mı gözüksün bunu belirleyebiliyoruz. Bu çok güzel düşünülmüş. Biz hangi numaradan ararsak arayalım müşterilerimiz hep aynı numarayı görecekler ve geri dönüş yaptıklarında santral karşılayacak. (İstenirse bazı numaraları hariç bırakabiliyoruz.)

 

ÇAĞRI FİLTRELEME

Geniş bir çağrı filtreleme özelliği eklenmiş. İsterseniz numara bazında, isterseniz de örneğin AVEA dan ya da VODAFONE dan gelen tüm çağrıları filtreleyebiliyorsunuz.

Güzel bir söz vardır. Bir üründe özellik değil fayda önemlidir diye. Tüm AVEA çağrılarını filtreleyebilmenin bana ne faydası olabilir, ya da bir firma bunu neden ister anlamadım?

 

REHBERLER / Kurumsal Rehber

Mobil santral aboneliği olan her numarayı buraya ayrı ayrı kaydetmek gerekiyor. Neden bilmiyorum? Her kayıt için içinde hem büyük harf hem küçük harf hem de rakam olan en az 6 karakterden oluşan bir şifre belirlemek gerekiyor. Zaten içimiz dışımız şifre olmuş. Personelime al bu telefonu kullan diyeceğim, neden şifre gerekiyor anlamadım. Ayrıca e-posta isim gibi bir dolu alan da belirtmek gerekiyor.

Ofiste kullanılan telefonlar için bu kadar detaylı rehber oluşturan var mıdır acaba?

Yine özellik değil fayda önemlidir sözü aklıma geliyor.

 

Bir işe yaramayacak rehberimizi de oluşturduk. Mobil santral kullanmaya oldukça yakınız :)

 

 

ÇAĞRI GURUPLARI

Birden fazla çağrı grubu oluşturabiliyorsunuz. Örneğin, Satış, Teknik servis, Muhasebe gibi guruplar oluşturulup buralara kullanıcılar atanabiliyor.

Burada bizim için çok ciddi bir sorun var. Bir kullanıcı yalnızca bir guruba atanabiliyor. Bizim 4 telefon hattımız ve 4 kullanıcımız var. Örneğin yoğun olduğumuzda 4 kişi birden teknik destek verebilmeliyiz. Mobil santrali istememdeki en büyük sebep işimiz gereği özellikle akşamları evden çalışırken acil bir durumda gerektiğinde 4 kişinin aynı anda teknik destek verebilmesiydi. Ben eğer 4 hattı da bunun için ayarlarsam bu defa başka grup oluşturamayacağım. 

Peki mobil santrali sadece teknik destek için kullanalım. Yani açılışta şunun için şunu tuşlayın falan demesin direk ilk sıradaki teknik destek numarasına bağlasın. Hayır onu da diyemiyoruz. Mutlaka bir ana menü olmalı ve "Hoşgeldiniz, teknik destek için 1 e basınız" gibi bir mesaj olması gerekiyor maalesef. Turkcell bu hizmeti hazırlarken sanırım çok daha büyük firmaları düşünmüş.

 

 

ANONS YÖNETİMİ

Burada istediğiniz anosu değiştirebiliyorsunuz. Yalnız dikkat etmek gerekiyor, eğer menüde tanımlı bir anonsu silerseniz sorun olabiliyor. Ben kendi hazırladığım anons dosyalarını henüz yükleyemedim. Dosya aktarırken hata veriyor ama kuyruğuna kadar yüzdükten sonra bu sorunu da aşarız.

 

 

Anons için ses dosyası yüklerken aldığım hata görüntüsü aşağıdadır.

 

 

Sonuç olarak;

Aslında geliştirilirse çok güzel bir çözüm Turkcell Mobil Santral. Biraz da tabii küçük işletmeler düşünülerek değişiklikler yapılması gerekiyor. Son olarak Turkcell personeli bu konuda son derece bilgisiz. Santrali açtırabilmek 1 ayımı aldı. Her aradığımda derdimi tekrar tekrar anlatmaya çalıştım. Mobil santrali satın almadan önce arayüzleri, özelliklerini deneme şansım olmadığı için bir sürü zaman ve para kaybettim. Keşke demo ekranlar ya da sorularımı sorduğumda gerçekten düzgün cevap verebilecek birileri olsaydı.

Elimden geldiği kadarıyla Turkcell Mobil Santral tecrübemi aktarmaya çalıştım. Umarım bu konuyu araştıranlar için faydalı olabilirim.

Şirketim için bu ürünü kullanmaya çalışacağım, umarım başarılı olurum.

Bu yazıyı yazdığım tarihte Avea ve Vodafone un böyle bir hizmeti yoktu. Bence onlar da benzer çözümler üzerinde düşünmeliler.

 

Maaşla çalışmak mı kendi işini kurmak mı?

Pek çok insan hayatına maaşlı çalışan olarak devam eder. Kendi işini yapmak risklidir ve bazen getirisi olmaz hatta zarar bile edersin.

Bunun yerine maaşını alır belli bir seviyede geliri garantilersin. Tabii bunun da işsiz kalmak gibi başka riskleri vardır ama görece daha az. Bunun için de bazı insanlar daha az ama garantili bir gelire razı olarak memur olmak isterler.

Gelirden ziyade benim kabul edemediğim ömrünü ay başlarını takip ederek ve çoğu zaman amaçsız olarak ya da birilerinin kararlarını uygulayarak geçirmek. 

Maaşla çalışırken bile hiç bir zaman  pazartesi sendromu yaşamadım. Sendrom yaşadığı bir işte insan neden çalışır anlamıyorum.

Şöyle bir düşün; 1 gün 24 saat. Bunun ortalama 8 saati uyuyarak geçiyor. Özellikler büyük şehirlerde gidiş dönüş hazırlanma, servis ya da trafik vs nedenlerle ortalama 2 saat yolda gidiyor. Geriye kaldı 14 saat. Bunun en az 8 saati de işte geçiyor. Geriye kaldı mutlu olabileceğimiz 6 saat. 24 saatin sadece 6 saati bize ait öyle mi?

Bence değil.

İşte harcadığınız 8 saatte de mutlu olmalı insan. Mutlu olmadığın işi yapma. Mutlu olmadığın yerde çalışma.

 

Maaşla çalışmak mı kendi işini kurmak mı?

Maaşla çalışmak yanlış değil, kendi işini yapmak istemek de yanlış değil. Ne istiyorsun, ne hayal ediyorsun? Nasıl mutlu oluyorsun bunlar önemli.

Kalbinin sesini dinle hangisini yapmak istiyorsan onu yap emin ol senin için doğrusu budur.

Girişimci yalnızdır.

Bundan bir kaç sene önce internette tesadüfen sitesine rastladığım Ahmet Kırtok (http://ahmetkirtok.com) tarafından yazılmış ve benim de çok hoşuma giden bir yazı. Yazıyı ilk okuduğumda benimle tıpatıp aynı düşüncede olan ve aynı yollardan geçmiş birine rastlamak beni oldukça mutlu etmişti.

Ahmet Kırtok' un pek çok değerli yazısı var, okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

 

 

Girişimci Yalnızdır..

Sürekli fikirleri olan ama bir türlü harekete geçmeyen ve kendine girişimci diyenlerden bahsetmiyorum. Fikir üreten, uygulayan, sonucu ne olursa olsun denemekten çekinmeyen girişimciler bahsini ettiğim.

Kendi işinin sahibi olma, işveren olma, projeler üretme, hakkında haberler çıkması ve buna benzer birçok cazibesi var girişimciliğin.

Nadiren de olsa başarısızlık hikayelerinin paylaşıldığı ama bu hikayeleri paylaşanların aslında çoktan büyük işler başardığı, çoğunlukla şişirilmiş başarı hikayeleri ile dolu bir yol girişimcilik yolu.

Doğal olarak çok cazip içinde olmayana, davulun sesinin uzaktan hoş geldiği gibi…

Birçok girişimcinin başından geçmiş, birçoğunun hiç paylaşmadığı, girişimci adaylarının duymaktan pek hoşlanmayacağı gerçekler var hayatta.

Hedefiniz iyi bir girişimci olmak ise, gerçekleri duymaya herkesten çok hakkınız var.

Girişimci yalnızdır, çünkü

·         Girişimci parasızdır

Tam anlamı ile sıfırdan girişimciliğe başlamış ve hayatında hiç parasız kalmamış girişimci tanımadım hiç. Bazısı ilk girişimini ayağa kaldırana kadar parasız kalır, bazısı hızlı büyürken, bazısı girişimi tutmayınca, ama bir şekilde her girişimcinin parasız dönemi ya da dönemleri olur.

Para ne yazık ki hayatta en önemli ihtiyaçlardan biridir. Para olmadığı zaman, çevrenizde birçok şey ve birçok insan da olmaz.

Bunu yaşamış girişimciler beni iyi anlar.

Girişimci adayları, aman canım, parasızlık da gelip geçer diyebilir. Ancak parasızlığın getirdiği stres ve yalnızlık birçok girişimcinin yarı yolda pes etmesinin en büyük sebebidir.

Çevrenizde gerçek dost dediğiniz birçok insan nedense birer birer uzaklaşır parasız kaldığınızda.

İşte bu yüzden iş hayatında kendini hep olduğundan büyük gösterme çabası vardır. Acıdır, ama bu girişimcilerin tecrübelerinden edindiği sonuçlarla geldikleri noktadır.

Girişimciliğe baş koyan birisi, parasız kalmayı göze alıp, yapayalnız kalacağı günleri baştan bilmeli ve bu yola ufak engellerde pes etmemek üzere çıkmalıdır.

·         Girişimcinin zamanı azdır

Girişimci normal bir işte çalışan herhangi bir arkadaşı gibi özgür değildir. Arkadaş sohbetlerinde hep özenilen insan olur. Ne güzel, istediğin zaman çalışırsın, istemediğin zaman çalışmazsın diye birçok arkadaşı kıskanır girişimciyi.

Ancak ortalama bir girişimci, haftada 40 saat, herhangi bir işte çalışan birinden neredeyse iki kat daha fazla çalışır.

Girişimcilik özveri ister.

Cuma akşamı, arkadaşların dışarda sohbet edip, eğlenirken ve ısrarla seni arayıp çağırırken, onlara ve kendine binbir bahane bulup, çalışmayı, işine konsantre olmayı gerektirir.

Girişimci, arkadaşlarına, sevdiklerine ve çevresine istediği zamanı hiçbir zaman ayıramaz.

Doğal olarak bir girişimci, herhangi bir işte çalışan birisine göre çok daha yalnız kalır sosyal hayatta da.

·         Girişimciyi herkes anlayamaz

Girişimci ruhen de yalnızdır.

Doğası gereği, girişimci ruhlu birisi farklı bakar hayata. Birçok kişinin görmediği fırsatları görür, çoğuna delilik gibi gelen fikirleri vardır.

Her girişimci hayatının bir döneminde anlaşılamamak sorunu ile karşı karşıya kalır.

Bir girişimcinin yapacağı en büyük hata, onu anlamayanların, fikirlerine yaptığı anlamsız eleştirilere önem vermektir. Birçok girişimci bu hataya düşer.

Girişimcilerin altıncı hissi kuvvetlidir. Eğer heyecan veren bir fikir gelmişse girişimcinin aklına, onu anlamayanlardan ne onay bekler, ne de destek. Bildiğini yapar ve fikrini harekete geçirir.

Girişimciden girişimciye değişen daha onlarca neden vardır yalnızlık üstüne.

İster ilk projeden itibaren başarı yakalansın, isterse birçok başarısız deneme olsun, girişimcilik denen uzun yolda, eninde sonunda yalnızdır girişimci.

Eğer büyük hayalleriniz varsa, her ufak engelde sendeledikten sonra o uzun yola devam etme gücünü kendinizde buluyorsanız, arkadaş, dost ve ailenizden birçok kişiyi kaybetmeye hazırsanız girişimcilik serüvenine atılın derim.

 

Büyük hayallere, büyük fedakarlıklar yapmadan ulaşamazsınız.

Uzun ince bir yol..

Bu yazıyı yazdığım an itibariyle 34 yaşındayım.

18 yaşından beri yazılımla iç içeyim ve geçimimi bu şekilde sağlıyorum. Küçük ama büyümek isteyen bir yazılım şirketim var.

Uzun ince bir yol hayat. Ne yaptığımız, ne yapamadığımız, geride ne bıraktığımız, nasıl anıldığımız önemli olan. 

Katıldığım bir seminerde eğitmenimiz 2 farklı bilgi olduğundan bahsetti. Örtük Bilgi ve Açık Bilgi.

Açık bilgi, yazılabilir, dokümante edilebilir böylece diğer bireyler rahatlıkla bu bilgiyi alabilirler.

Örtük bilgi ise, tecrübelerle kazanılmış, biraz usta çırak ilişkisiyle aktarılabilecek bilgi imiş. Özellikle iş hayatında ve teknik anlamda düşündüğümde açık ya da örtük kendime sakladığım ya da aktaramadığım bir çok bilgiye sahip olduğum izlenimi edindim.

Bazen yazılımsal ya da teknik bir sorunu saatlerce, haftalarca çözmek için uğraştığım oldu. Bu bilgiler bende var ama başkaları da aynı sorunları yaşadıklarında neden tekrar tekrar aramak uğraşmak zorunda kalsın ki?

Girişimci olmak zordur. Genç bir girişimci olarak iş hayatına başladığımda yaptığım ve halen yapmaya devam ettiğim pek çok hata ve edindiğim pek çok tecrübe var. Pek çok girişimci bu zorlukların üstesinden gelemediği için vazgeçmek zorunda kalıyor.

Kalemim (klavyem) döndüğü kadarıyla tecrübelerimi, bilgimi, düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım burada. Belki kısa bir yazı, söz ya da bir fotoğraf ile.

Tabii iş hayatıyla ya da teknik konular sınırlı kalmamalı bunlar. Yaşamla, insanla ilgili kendi doğrularımı, düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım. Bir kişi bile bundan faydalanırsa ne mutlu bana.

Sevgiler.